Teknolojinin hüküm sürdüğü kişisel blog

Sosyalleşen Dünya, Zamanın Ruhu ve Gelecek

5-6 sene önce çoğu insan için fütüristtik gelen şeyler bir bir gerçek oluyor bilmem farkında mısınız? Artık herkes bir şekilde hayatının bir bölümünü internette ve doğal olarak sosyal paylaşım sitelerinde geçiriyor. Tıp literatürüne bile çoktan girmiş olan sosyal ağlar, çoğu kişi için artık hayatın vazgeçilmezi. Ve hatta bazı insanlar için hayatta kalmak için kullanması gereken sarf malzemelerinden (hava su gibi) biri. Zamanın ruhundan bihaber ve biraz da yaşı geçkin insanlar “nerede o eski ilişkiler” muhabbetlerine dalmışken, biz her gün yeni bir teknoloji ya da yeni bir fikirle birbirimize daha bir bağlı yaşamaya başlıyoruz. Kimine göre bu, “ilişkilerin yozlaşması” şeklinde tercüme edilirken, kimine göre ise bu “bir çeşit evrimsel süreç”.

Aslında biraz hafızamızı yoklarsak önümüzü daha iyi görebiliriz. En popüler sosyal ağ Facebook, ilk yıllarında çoğu insan için “ilkokul arkadaşını bulmak”tan ibaretti. Daha sonra, bir zamanların vazgeçilmezi olan zincir maillerle paylaşılan; “komik videoların, karikatürlerin, siyasi yazıların paylaşılmasının daha derli toplu şekli” olarak görülmeye başlandı (ki Türk kullanıcılarının önemli bir çoğunluğu halen bu adımda takılı kaldı). Facebook sayesinde insanlar biraz daha internet kullanma becerisi edinmeye başlayınca gördüler ki, eskiden ev oturmalarında dolaplardan çıkarılan kalın fotoğraf albümlerini, tanıdıkları insanlarla internet üzerinden paylaşmak daha kolay ve daha makul. Biraz daha sonra Facebook da kendini geliştirip, serpilince artık düğün-sünnet, davet-parti davetiyeleri ve hatta eylem-miting çağrıları daha kolay ve maliyetsiz hale geldi.

Sosyal ağ tabii ki salt Facebook değil. Örneğin Linkedin ile işveren-çalışan ilişkisi kurulurken, ismini cismini normalde duyamayacağımız pek çok grup adını -her ne kadar artık modası geçse ve yerini YouTube alsa da- Myspace sayesinde duyurdu. İnsanlar Foursquare ile beğendikleri kafeleri, restorantları, mönüleri paylaşarak hem mekan sahibinin yüzünün gülmesine, hem de “arkadaşlarının” kursağından iki sıcak yemek geçmesine sebep oldular. 🙂 [Bir yığın örnek verilebilir yazı uzamasın…]

Son olarak daha canlı, anlık bir dünya olan Twitter’ın yaygınlaşmasıyla işin şekli biraz değişti. Anlık paylaşım söz konusu olduğu için insanlar biraz daha “bağımlı” olmaya başladı. İnsanlar artık sosyal ağlardan uzak kalmayı bir tür “hayatı kaçırmak” gibi görmeye başladı. Aslında bence akıllı telefonların bu kadar patlamasının temel sebebi de bu. Artık insanlar klavye başında oturarak bir “ağ”a dahil olmaya çalışmak yerine her an yanında taşıyabileceği, her anını sosyal ortamla senkronize geçirebileceği bir cihazla, daha anlık bir ilişki kurmayı tercih ediyorlar. Kimi için bu bir haber kaynağı, kimi için ise sevdiği oğlanın neler yaptığını, neler düşündüğünün görmenin yolu.

Peki önümüzde ne var? Bir sonraki adım ne olacak? Bunu söylemek güç. Ama eldeki malzemelerle neler yapılabileceğini hatta yapılmaya çalışıldığına bakalım. Bir kere şu söylenebilir: Giderek daha fazla online olacağız. Bunu nereden çıkarıyorsun derseniz şöyle ki: Bir düşünün akıllı bir telefonunuz var. Yani neredeyse her an onlinesınız. Ama hala neredeyse. Online olmadığınız anları bir düşünün. Televizyon izlerken, yemek yaparken, araba sürerken, tuvalet ya da banyoda iken, uyurken 🙂 Son saydığım madde henüz mümkün görülmese de diğerlerinin tamamı ya yapıldı ama yaygınlaşmadı ya da yapılma aşamasında.

Sırayla gidersek televizyonlar da aynen cep telefonları gibi gün geçtikçe akıllanıyor. IPtv, OTT TV falan derken televizyon üreten firmalar kendi platformlarını geliştirmeye başladı. Apple’ın ve ezeli rakibi Google’ın da televizyon işine merak sarmalarıyla, televizyon gittikçe çekişmeli bir pazar haline gelecek. İnternete giren televizyon ne işe yarayacak: Televizyonu açtığınızda sosyal ağlarınızdaki “arkadaş”larınızın o an hangi kanalı izlediklerini, izledikleri şeye kaç puan verdiklerini görebilecek ona göre bir tercihte bulunabileceksiniz.

Aynı şey yemek yaparken de geçerli. Tezgâhınızın üzerine yerleştirilecek bir “cam” ile “arkadaş”larınızın o gün hangi yemekleri pişirdiklerini görerek siz de kendi mönünüzü oluşturabileceksiniz. Yemek tarifleri ve görsel anlatımlı videolar cabası.

Arabada ise son yıllarda herkesin yavaş yavaş olağan bir ihtiyaç olarak görmeye başladığı navigasyon sistemleri internetle senkronize olarak size anlık trafik bilgisini, o an çevrenizde bulunan ama doğal olarak fark edemediğiniz arkadaşlarınızı harita üzerinden takip etmeniz mümkün olacak.

Klasik bir sahne olan “tuvalette gazete okuma” eylemi bu günlerde her ne kadar tablet ve akıllı telefonlarla karşılanır olsa da ileride ekran şeklinde fayans görme ihtimalimiz çok yüksek.

Sadede gelirsek şöyle bir tablo ile karşı karşıyayız: Gün geçtikçe birbirimize daha bağlı bir şekilde yaşamaya devam edeceğiz. Bu yazının başında da dediğim gibi; kimilerine göre insanların birilerine bağımlı bir şekilde yaşaması ve neredeyse insanlığın insanlıktan çıkması gibi bir süreç olarak değerlendirilse de bu gidişten şimdilik bir sapma görünmüyor… Bu sürecin ne kadar normal ya da insanları esir alan bir yapı olup olmadığını ileride belki daha iyi anlayabileceğiz. Eminim bizden sonraki kuşaklar şu an yaşadığımız bu durumu birçok açıdan incelem konusu yaparak çok değişik sonuçlara varacaklardır.

Etiketler:

Paylaş:

Utku Sakallıoğlu, 1990 yılının bir Mayıs günü Giresun’da hayata geldi. Doğumu esnasında ilk dakikalarda beynine yeterli oksijen gitmemesi nedeniyle Beyin Felci olarak da bilinen Cerebral Palsy‘li olarak hayata tutunmuştur.  >>

Buralardayım
Kategoriler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir