Teknolojinin hüküm sürdüğü kişisel blog

5G ve internetin geleceği

*  Bu yazı ilk olarak Medium’da yayımlanmıştır.

Yıl 2015. Aylardan nisan. Seçimler yaklaşıyor yine aynı bugünkü gibi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Telekom’un 175. yıl dönümü etkinliğinde yaptığı konuşmada bir kaç gün boyunca teknoloji dünyasını meşgul edecek bir şey ortaya atıyor birden:

Erdoğan, “Gündemde 4G ihalesi var. Ama dünya 5G’yi konuşuyor. 4G ile zaman kaybetmemize gerek yok. 3G’de 2 yıl daha sabredersek, 5G’ye geçeriz. Aksi takdirde 4G’ye geçersek Türkiye çöplük haline döner” diye konuştu.

Siyasetçilerin, özellikle de seçim yaklaşırken popülist söylemler içine girmesi tüm dünyada olan ve biraz da siyasetin doğası gereği görüldüğü için pek de dudak bükülmeyen bir şeydir. Fakat mevzuubahis konu, oldukça teknik bir konu olunca ve pek doğal olarak bilmediğiniz, “olmayan bir şeyi seçmene satmaya” çalışırsanız yedirmeniz biraz zor olur. Nitekim teknoloji dünyasında şok etkisi yaratan bu çıkışın ardından pek çok yorum yapılmıştı. Ben de Ekşi Sözlük’te bir şeyler karalamış, neden öyle bir şeyin olamayacağını kendi bakış açımdan ifade etmiştim.

Aradan üç buçuk sene geçtikten, konu hakkında pek çok gelişme yaşandıktan ve alt yapı teknolojisi oldukça değiştikten sonra yeni şeyler söylemek lazım sanırım. Nedir bu 5G, ne işimize yarayacak, neden bu kadar önemli, ya da gerçekten önemli mi biraz bakalım?

Geçmişin özeti

Öncelikle kısa bir özet geçelim geçmişi hatırlatmak adına. 2002–2005 arasında Uzak Doğu, Amerika ve Avrupa yaygınlaşan 3G altyapısı, Türkiye’ye Temmuz 2009’da gelmiş, büyük coşku ile karşılanmıştı. O dönemde bu gecikme pek de önemsenmemişti zira henüz kullandığımız telefonlar akıllanmamış, WhatsApp bile çıkalı daha 6–7 ay olmuştu. Fakat iş 4G’ye geçişe geldiğinde epey sıkıntılar yaşadık desek abartmış olmayız herhalde. Kullandığımız telefonların çoğu 4G desteğine sahipti ama altyapı yoktu. Dünyada G20 ülkelerini baz alırsak sanırım en son 4G’ye geçen ülke yanlış hatırlamıyorsam biz olduk. 1 Nisan 2016’da 4G (ya da duyurulan adıyla 4.5G) Türkiye’de hizmete girdi.

2018 itibariyle mevcut mobil operatörlerin 4G altyapıları epey iyi durumda. 4G hayata girdiğinde özellikle büyük şehirlerde ve kalabalık bölgelerde yaşanan donma, kopma, hızda dalgalanma sorunları büyük ölçüde ortadan kalkmış vaziyette.

BTK’nın yıllardır her çeyrekte yayınlandığı pazar verileri raporlarında 4G’ye geçilmeden hemen önceki, 2016 yılının ilk çeyreğinde cepten internet kullananların %47.9’u 1 GB ve üstü internet harcarken, son yayınlanan rapora göre bu sayı %67.3’e yükselmiş. Yani kabaca 2 yılda mobilden tükettiğimizin internetin yaklaşık olarak 1.5 kat arttığını söylersek yanlış olmaz. Özellikle YouTube, Spotify ve Netflix gibi (burada belki Netflix’i ayrı tutmak lazım) streaming yapan servislerin hayatımızla entegre olmasıyla birlikte aslında bu büyümenin pek de anormal bir büyüme olduğu söylenemez.

5G’de şu anda durum ne?

Kısaca mevcut durumu ve veri kullanım yönelimini gördükten sonra gelelim işin diğer yönüne. Önümüzde ciddiye alınmayan bir 5G problemi var ve koşar adım üstümüze doğru geliyor. Henüz hâlâ daha 5G dünyada da demonstrasyon aşamasından öteye gidemese de (ben bu yazıya başlarken henüz öyleydi en azından) operatörler yavaş yavaş kendilerini hazırlamaya başlıyor. 5G’nin dünyada ilk yaygın kullanımı çok büyük bir ihtimalle 2020 Tokyo Olimpiyatları sırasında olacak. Tıpkı 4G telefonların ilk çıktığı zamanlarda yaşadığımız durum gibi burada da 5G’li telefonlara daha altyapı gelmeden sahip olmuş olacağız. An itibariyle lansmanı yapılan ve satışı yakın zamanda başlayacak bir çok telefon modeli var fakat uygulamada en azından şimdilik (bazı lokal test alanları haricinde) dünyanın hiçbir ülkesinde tam anlamıyla tüketiciye açık 5G altyapısı bulunmuyor. Bu tip geçiş süreçlerinin tipik özelliği tabii ki.

Türkiye’de de 5G ile ilgili çalışmalar sürüyor. BTK’nın öncülüğünde Ankara’da ODTÜ, Bilkent ve Hacettepe Üniversitelerinin olduğu bölge 5G vadisi ilan edildi ve denemeler ilk olarak bu vadi içerisinde gerçekleştiriliyor. Mevcut üç operatörün ve altyapı sağlayacak firmaların bu vadi içerisinde hem kendi altyapılarını test etme hem de altyapıyı sağlayacak olan ekipmanları ve o ekipmanları yönetecek insanları ve sistemleri test etme fırsatı buluyorlar.

Ekonomideki seyire de bağlı olarak muhtemelen önümüzdeki yılın ikinci yarısında veya sonlarında 5G ile ilgili ihale süreci başlayabilir ve ona göre de belli bir yol haritası karşımıza çıkar fakat benim tüm bunların dışında asıl değinmek istediğim konu biraz daha farklı.

2G’den 3G’ye ve 3G’den 4G’ye geçişte öne çıkartılan ve hissedilen şey hızdı. Çünkü mobil cihazların çoğalmasıyla ve mobil internet kullanımının artmasıyla birlikte en fazla şikayet edilen şey hızların çok çok düşük olması ve kullanmak istediğimiz servisleri kullanamamamızdı. Fakat 4.5G ile (ya da daha doğru bir ifade ile LTE ile) birlikte bu sorun ortadan kalktı. Türkiye’deki operatörlerin tamamı yüksek hızlarda kaliteli bir bağlantıyı sunabiliyorlar özellikle son 1.5–2 yıldır.

5G ne vadediyor?

5G tabii ki daha hızlı internet vadediyor (teorik olarak 4G’ye göre minimum 10 kat kadar) fakat 5G’nin vadettiği asıl şey hızdan çok, daha fazla cihaza bağlantıyı aynı hızda ve kalitede sunabilmek. 3G ve 4G’den daha heyecan verici olan tarafı da zaten burada yatıyor.

Mutlaka yaşamıştırsınız, büyük kalabalıkların olduğu konser, futbol maçı, ya da bir miting/toplumsal gösteri gibi herkesin yoğun bir şekilde bir arada olduğu yerlerde internet bağlantısı hem hız açısından hem de kalite açısından oldukça düşer. Bunun temel sebebi baz istasyonlarının belli bir adet kullanıcıya erişim sağlayacak şekilde kurulması. Örneğin X baz istasyonu, kurulurken operatör o baz istasyonundan aynı anda kaç kişinin telefon konuşması, kaç kişinin ne hızda internet bağlantısı alabileceğini ölçüp biçerek kurulum yapıyor. Bu sayı anormal hallerde aşıldığında doğal olarak o baz istasyonuna erişmek isteyenler erişemiyor.

5G bu sorunu çözmeyi vadediyor. Hem yüksek hızı hem de çok daha geniş sayıda bir kitleyi üzerinden rahatlıkla geçirebileceği için bu gibi sorunlar da artık bizim için önemsiz hale gelecek tıpkı yukarıda bahsettiğim hız sorununun ortadan kalkması gibi.

Fakat burada asıl değinilen ve 5G konusu her açıldığında en fazla üzerinde durulan şey, şu meşhur nesnelerin interneti (IoT). Önümüzdeki 5–10 yılın sanırım ana gündem maddesi olacak olan konusu bu. Bu konu bambaşka ve çok daha uzun bir yazı gerektirdiği için üstünkörü anlatmaya çalışacağım, şu an etrafınızda gözünüze çarpan her nesne önümüzdeki 5–10 sene içinde internete bağlı hale gelebilir. Şimdilik burada durup nasılını ve nedenini bir yana bırakıp bu dediğim şeyin bir an için gerçekleştiğini düşünün. O kadar fazla sayıda cihazdan söz ediyor olacağız ki yukarıda verdiğim miting, konser, spor müsabakası örnekleri artık çok komik örnekler olacak. Hal böyle olunca 5G’nin hayati önemi de burada devreye girecek.

5G’nin en büyük vaatlerinden biri de gecikme süresini minimuma indirmek. İnternet hızına meraklılar ya online oyun oynayanlar için hayati öneme sahip “ping süresi”. Bu konu hakkında hiçbir fikri olmayanlar için şöyle özetlenebilir: Aralarında epey mesafe olan iki dağ düşünün birinin tepesinde ben varım diğerinde siz, sizin olduğunuz tarafa doğru bağırıyorum, sizin beni duymanız fizik yasaları nedeniyle biraz gecikmeli olacaktır haliyle. İşte bu gecikme süresi gibi internette herhangi bir işlem yaparken sizin bilgisayarınız veya telfonunuzla bağlantı kurmak istediğiniz server arasında belli bir gecikme süresi olur. Şu anda 4G’de bu gecikme süresi ortalama 20–70 mili saniye. 5G ile bu sürenin maksimum 10 mili saniyeye, ideal koşullarda ise 1 mili saniye ve altına düşmesi öngörülüyor.

Bu neden önemli? Gelecekte hayatımızda çok büyük bir yer teşkil edecek “nesnelerin interneti” konusunda gecikme süreleri hayati öneme neden olacak. Somutlaştırmak gerekirse otonom bir aracın veya trenin/metronun çevresindeki diğer araçlar ile konuşup ona göre tepki göstermesindeki hız çok önemli. Buradaki hız “internetin hızı” değil, “tepki hızı” olarak da adlandırılabilecek olan gecikme hızı. Bir diğer örnek robotik kolla hastasını uzaktan ameliyat eden doktor. Bu gibi tepki süresinin hayati boyutta olacağı durumlarda gecikme süresinin (ve dolayısıyla paket kaybının) minimum olacağı sistemler çok önemli olacak.

Bir diğer husus ise ki yukarıdaki örneklerden biraz daha somut olacak sanıyorum: “Kablosuz sabit internet” hizmeti. Mevcut sabit internetlerimiz ya xDSL bağlantı ile bakır bir kabloya, ya asıl işlevi TV yayını vermek olan kablo TV hattına, ya da şanslı isek fiber bir kabloya bağlı. Şanslı diyorum çünkü fiber bir altyapıya sahip olamamanın sebeplerini ve o sebeplerin nedenlerini, niçinlerini alt alta sıralasam herhalde bir bu kadar daha uzun bir yazı çıkar.

Bu arada araya girip şunu belirtmeden de geçemeyeceğim neredeyse her internet servis sağlayıcısının reklamlarında ve internet sitelerinde yazan FİBER İNTERNET’ten bahsetmiyorum. Firmalar ısrarla bu söylemi sürdürse de o şey asla fiber internet değil üzgünüm! Dünya standartlarına göre bir internet bağlantısının fiber sayılabilmesi için apartmana/eve kadar fiber bir kablonun geliyor olması lazım ki buna FTTH (Fiber To The Home) denir. Bizim firmaların FİBER diye sattığı fiberimsi şey sokaktaki saha dolabına kadar gelen, oradan itibaren routerınıza kadar bakır kablo ile gelen bağlantı ki buna da FTTN (Fiber To The Node, -Neighborhood) ya da FTTC (Fiber To The Cabinet).

Pek çoğumuzun oturduğu bina, sokak, cadde, belediye nedeniyle fiber bağlantı ya da en azından “fiberimsi” bağlantı olan VDSL evimize giremiyor. Bunun temel nedeni ise kablolama. Peki ortadan kabloyu tamamen kaldırırsak ne olur? Olacak olan şey bu sıkıntıyı yaşayanlar için sanırım bir devrim olur! Herhangi bir altyapı olmayan ama iyi bir 5G hizmetine erişebilen bir dağ evinden bile neredeyse gigabit hızında internete bağlanmak mümkün olacak.

5G ile bu senaryo gerçekleşecek gibi görünüyor. Tıpkı cep telefonunuzun baz istasyonuna bağlanarak bizi internete çıkarması gibi bir 5G modem ile ev internetinizi direkt baz istasyonundan çekmeniz mümkün olacak. Mevcut durumda da bu teknoloji 4G ile ülkemizde de kullanılıyor aslında. Turkcell’in Superbox’u ile hiçbir yere kablo ile bağlı olmadan direkt olarak baz istasyonundan internete çıkmanız mümkün.

Yerleşik internet servis sağlayıcıların AKN’nin kalkması şerefine zıplattıkları fiyatlarla birlikte düşünüldüğünde hele de internet servis sağlayıcılarının neredeyse hepsinin aynı zamanda mobil operatör olduğunu düşündüğümüzde karşımıza nasıl bir fiyatlandırma çıkar oradan emin değilim fakat sonuçta 5G ile teoride bu da mümkün olacak.

Zurnanın zırt dediği yer!

Her şey güllük gülistanlık değil pek tabii. Özellikle ülke çapında 5G’nin nasıl uygulanacağı konusunda epey büyük çekincelerim var. Neden? Açıklayayım. 5G altyapısının oluşturulması için öncelikle çok iyi bir fiber altyapı gerekiyor. Her ne kadar son yıllarda bu konuda büyük mesafeler kaydedilse de çoğu yerde bu hâlâ bir sorun. Baz istasyonlarını gerektiği kapasitede ve kalitede iyi bir fiber ile beslemezseniz oradan hiçbir verim alamazsınız. Dolayısıyla en büyük sorunlardan biri mevcut fiber kıtlığı.

Fiber kıtlığının en büyük sebebi de özelleştirme sonrası batan ve alacağı olan bankalara kalan Türk Telekomun artık eskisi kadar altyapı yatırımları yapamaması. Diğer operatörler ise yerel yönetimlerin engeline takılıyor. Kimi belediye kablo geçirmeye hiç izin vermiyor kimi ise fahiş ayakbastı parası istiyor. Hele bir de mevcut ekonomik kriz göz önüne alındığında önümüzdeki yıllarda eğer radikal kararlar ve devlet teşviği gelmezse bu konu arapsaçına dönecek gibi duruyor.

Bir diğer bir sorun ise millet olarak baz istasyonlarına karşı müthiş gereksiz tepkimiz. Dünya üzerinde bu konuda yapılmış elle tutulur neredeyse hiçbir araştırma olmasa da baz istasyonlarını verem saçan yaratıklar olarak görüyoruz. Özellikle şehir merkezlerinde insanlar, yaşam alanlarının yakınında baz istasyonu görmek istemiyor. Ama işin fıtratından ötürü baz istasyonu olmadan da olmuyor. Yani hem ağaçtan meyve bekleyip hem de ağacın dallarını kesiyoruz. Bu sorun, mobil operatörlerin çeşitli cinlikler keşfetmesiyle sonuçlandı: Baca, klima motoru, güneş enerjili su ısıtıcısı süsü verilmiş pek çok baz istasyonu mevcut.

5G teknolojisinin 3G ve 4G’den ayrıştığı bir konu kapsama alanı konusu. Yalnız buradaki ayrışma diğer bahsettiğim ayrışma gibi pozitif değil negatif bir ayrışma. 5G frekanslarının diğer tüm mobil frekanslardan daha yüksek bir aralıkta olması nedeniyle iyi bir altyapının oluşması için çok daha sık baz istasyonları kurmak gerekecek. 5G baz istasyonları eski baz istasyonlarına göre epey kompakt yapıda. Bir sırt çantası büyüklüğüne kadar inen kule tipi istasyonların yanında aynen evlerimizde WiFi menzilini genişletmek için kullandığımız repeaterlar gibi çok daha ufak ileticiler mevcut. Bunların Türkiye özelinde nasıl bir yasal altyapıya kavuşacağı ya da insanların nasıl tepki vereceği oldukça şüpheli. Örnek uygulamalara bakarsak sokak lambasından rögar kapağına kadar epey değişik fikirler var bu baz istasyonlarının yerleşimi için. Fakat kesin olan tek bir şey var artık daha fazla baz istasyonu hayatımızın bir parçası olacak.

Neler yapılmalı?

Şu anda her konuda olduğu gibi mobil operatörlerin tamamı “biz 5G’ye dünden hazırız” şeklinde hamasi beyanlar vermekte. Bu gibi söylemler siyasilerin gözüne girmek, “en yüksek teknoloji bizde var zaten” söylemini sürdürmek için söylenegeliniyor. Fakat yukarıda anlattığım altyapıdaki büyük eksiklikler ve çözümsüzlükler ortada iken bu gibi söylemlerin ne kadar yararlı olacağı şüpheli.

Hazır önümüzde bir yerel seçim varken partilerin veya adayların en azından yerel yönetim bazında operatörlerin altyapı çalışmalarını baltalamayacağını aksine destekleyeceğini ve önünü açacağını beyan etmeleri gerekir. Aynı şekilde merkez yönetimin de mevcut altyapı sorununu radikal bir şekilde çözmek için daha büyük çapta adımlar atması, teşvikler sağlaması gerçekten yurt çapında doğru dürüst bir 5G deneyiminin sağlanması için çok büyük öneme sahip.

Geçen seferki gibi atıp tutmayı mı seçeceğiz yoksa ayakları yere basan çözümlerle önce gerekli şartları sağlamaya mı çalışacağız bekleyip göreceğiz…

Etiketler:

Paylaş:

Utku Sakallıoğlu, 1990 yılının bir Mayıs günü Giresun’da hayata geldi. Doğumu esnasında ilk dakikalarda beynine yeterli oksijen gitmemesi nedeniyle Beyin Felci olarak da bilinen Cerebral Palsy‘li olarak hayata tutunmuştur.  >>

Buralardayım
Kategoriler

Bir Yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir